Suadiye Psikolog Miray Polat

Duygularımı Değil, Kilomu Kontrol Ediyorum

Hayatta en kolay görmezden geldiğimiz şeyler gündelik, sıradan döngülerdir. Nefes almak gibi, uyku gibi, yemek yemek gibi. Rutin olarak işleyebilen bu basit döngülerle ilgili bir sorun yaşamaya başladığımızda bu durum değişiyor. Kişinin kendi canlılığını ve hayatını tehdit eder bir konuma gelen davranışsal boyutta ortaya çıkan sorunları da ‘bozukluk’ olarak isimlendirmeye başlıyoruz. Kişilerin kendini aç bırakmaları, ne olursa olsun, açlık sınırındayken bile bedenlerini fazla kilolu bulmaları, tıkınırcasına yemeleri, sonrasında kusmaları veya saatlerce spor yapmaları, yemek ve bedenleri üzerine ortaya çıkan tüm konular aslında bu bozukluk dediğimiz konunun altında toplanabilir.

Yeme Bozuklukları

Yemek zannettiğimizden çok daha karmaşık, derin ve çok katmanlı bir meseledir. Bedene dair biyolojik ve kimyasal süreçler geçerli olsa da, en önemli rehber kişinin öznel deneyimidir. Bozulan yeme davranışında kişinin sadece yemesi bozulmamıştır, içinde bulunduğu dünya ile ilişkisi de bozulmuştur.

‘’Ben artık hiçbir şeyden keyif almıyorum.’’

Her birimizin sevilmek için hayır diyemediği bir an olmuştur ya da kabul edilmek için karşımızdakinin ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarımızdan daha çok düşündüğümüz, onun düşüncelerini ve duygularını yakalayarak hayatında bir yer edinmeye çabaladığımız olmuştur. Değil mi? Peki kilo vermeyi sevilmek ve kabul görmenin kapılarını açan sihirli bir anahtar olarak düşündüğünüz oldu mu?

‘’Kilolu bir çocuktum ve yemek yemeği çok severdim. Bunun bir problem olabileceğini lise 2. Sınıfa kadar düşünmemiştim. O yıl sınıfa yeni gelen bir çocuğa aşık oldum. Yani aşk mı bilmiyorum ama onu her gördüğümde kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor, yüzüm kızarıyordu. Normalde çok çekingen birisiyimdir. Yakın arkadaşlarıma bile neye kızdığımı, neye kırıldığımı ve ne istediğimi söyleyemem. Hatta biliyor musunuz ben evde de böyleyim. Ailemin yanındayken de her şeyi anneme sorarım ve o nasıl isterse öyle yaparım. Sonra bir gün şimdi nasıl olduğunu anlamlandıramasam da o kişiye olan duygularımı söylemeye karar verdim. O günden sonra da benim için birçok şey değişmeye başladı.’’

Yeme Bozukluklarında kaynaklar çok çeşitli olabilir. Stres, yalnızlık, üzüntü gibi hisleri bastırmak ya da onlardan uzaklaşmak için kendimize içinde daha özgür kararlar alabileceğimiz bir alan yaratmaya çalışırız. Bu, duyguların sorumluluğundan uzaklaşmak için de kullanılabilir. Gerçek hayatın içindeki sorumluluklarımızı unutturan bir kaçış noktası da olabilir.

Hissettiğimiz bazı duygular bizim için acı verici ve tahammül edilmesi zor olabiliyor. Zihin yaşadığı bu gerçek acıdan uzaklaşmak için kendi ürettiği, daha kontrol edebileceğine inandığı düşüncelere yönelebilir. Reddedilmenin gerçek acısıyla uğraşmak yerine, sevilmek için zayıf olmam gerekiyor düşüncesine inanıp, kilo vermenin tek uğraşımız haline gelmesi bunun bir örneğidir.

‘’… o gün kilo vermeye karar verdim. Çünkü beni sevmemesinin bir sebebi olmalıydı ve bunun kilom olduğunu düşünmeye başladım. Kiloluyum o yüzden istemedi beni, zayıf olsaydım severdi gibi düşünceler her anımı sarmaya başlamıştı. Başarmalıydım! Kendimi kanıtlamalı ve kilolarımı vermeliydim. Bu başarıya o kadar odaklanmaya başlamıştım ki aslında şimdi farkediyorum da kilo verme çabam ona olan sevgimi bile unutturmuş.’’

Yeme bozuklukları insanın kendisini kontrolsuz hissettiği süreçlerde, bir hayat değişiminde ve kişinin stresi yönetmekte zorlandığı belirsizlik dönemlerinde ortaya çıkma eğilimi gösterir. Kişi durumları ve duyguları yönetmekte zorlandığında beden şeklini ve kilosunu kontrol etmeye yöneliyor. Ya çok yemek ya da az yemekle o stresini ve kaygısını yönetmeye çalışır.

‘’ En kolay yolun kilo vermek olduğunu düşündüm.’’

Duygulara temas etmek problemleri çözecektir gibi bir formül çok basit kalacaktır fakat duyguyu deneyimlemek, pek çok duygusal değişim sürecinin de temelidir.  Terapideki birçok durumda, duyguların ortaya çıkışı, o duygunun değişimi için çok önemli bir önkoşul olarak görülmektedir.

 

Klinik Psikolog Miray Polat

 

Kaynakca

Greenberg, L. S. (2002). Emotion-focused therapy: Coaching clients to work through their feelings. Washington, DC: American Psychological Association.
Ferhat Jak İçöz (2020). Kendin Olmanın Dayanılmaz Hafifliği – Yemek Üzerine: 39

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir